Anton Parks

Anton Parks
İlk resimdeki Sa'am, Enki'dir. Kaynaklara ulaşmak için Anton Parks'ın websitesini resmi tıklayarak ziyaret edin.

26 Şubat 2015 Perşembe

6.BÖLÜM

MAMİTU-NAMMU, URAS’IN BÜYÜK PLANLAMACISI

Çin’de evrenin ve ilk insanların anasının adı Nugua (nuwa), havanın ve toprağın varoluşundan sonra ana Tanrıça suyun kenarından bir tutam çamur alır ve onu yoğurarak küçük birer bacak, kol ve bir silüet yaratır. Toprağın üzerinde ayağa kalkar ve çimlerin üzerinde dolaşmaya başlar. Nugua sonuçtan çok memnun olmuştur. Yeni yaratıklar yapmaya devam eder; böylece ilk insanlar doğmuş olur. Bu iş çok uğraş gerektirdiğinden bir sarmaşığı çamura batırır ve silkeler. Sıçrayan çamurlar küçük insan varlıklarına dönüşürler. Derler ki Nugua, insan başına ve yılan vücuduna sahipti. Bu bir efsane… Ana Tanrıça Tai Ping Yu Lang Çin efsanesi.

(Not: Sümer sayesinde yapacağımız tercümeler bize Çin efsanelerindeki ana kraliçenin rolünü doğrulamaktadır. Nugua veya Nuwa her ikisi de denebilir. Bu bizi Nu-gu-a, heykelcikleri olan ipli kadına götürür. Burada açıkça, yaratımı çoğaltmak için çamura batırdığı sarmaşığın veya ipin batırıldığı anlatılmakta. Gu hecesi yine ipi tanımlamaktadır. Nugua tanrıçasının bir örümceğe benzetildiğini de anlatır. 7.Bölümün 2.kısımında görüleceği gibi örümcek Ana Tanrıçayla özdeşleştirilir. Ginabul- Sümercenin kelime oyunları sayesinde başka bir tanıma da ulaşabiliriz; Nu-gu-a, imajların, figürlerin kraliçesi yani klonların. Nuwa Sümercede wa –bea diye anılır ve bu da resimleri, heykelleri üreten kişi anlamındadır. )

İncil’den bir bölüm; “sonsuzdan itibaren yaratıldım, dünyanın orjininden önce… Uçurumlar (dünyadaki) yokken doğum yaptım… O (Tanrı: Ana Kaynak yani Kadistuları temsilen), yukarıdaki sisleri yoğunlaştırdığında… Dünya’nın şekillerini çizdiğinde onun yanındaydım,O’nun yanında hep mutluydum. Yeryüzünde mutluydum ve mutluluğu çocukların arasında buluyordum.”

GİRKU-TİLA’da Nudimmud/Dili-Me-As

Ninmah aracın önünde durdu. Özellikle geride kalmıştı. Bir grup rahibe Gigirlah’tan indi. Dünya’nın büyük planlayıcısı olarak tanınan ana karaktere eşlik eden birçok dişi de vardı grupta. Ana planlayıcının alnında kocaman, muhteşem bir zümrüt bulunmaktaydı. Kusig (altın) ipinden işlenmiş bir eteği vardı. Eteğin rengi, Amasutumların kraliyet rengi olan Ugamusların (yılan halkı) yeşiliydi ve üzerinde de sembol olarak işlenmiş iki Mus (yılan) bulunmaktaydı. Uga-mus, Kadistuların ırkımızın şanı için buradan uzakta çalışan rahibelerin ve Amasutumların tümüne verdikleri isimdi. Ninmah, ünlü rahibeyi karşıladı ve tek kelime etmeden göstererek beni ona tanıttı. Mamitu-Nammu, resmi bir zarafet ile başıyla candan bir selam verdi. Kortej, şehrin merkezine doğru yola devam etti. Etrafımda bulunan amasutumlar, önemli bir varlık olduğunu anladılar ve anca o anda bazıları benim görüntüde erkek olduğumu fark ettikler. Bunca ilgi karşısında biraz kendimden geçmiştim. Kraliyet korteji uzaklaşmıştı ve şehrin ana caddesine saparak tören yapılan tapınaklardan birine doğru yöneldi. Artık burada işim kalmamıştı. Mamitu’ya tanıtılmıştım ve rahibelerin kutlamaları Amasutum olmayanlara tamamen yasaktı. Bir Usumgal bile buna katılamazdı. Uanna’ya dönmem gerekiyordu ancak yanımda hücreleri ve iki rahibeyi de götürmeden yapamazdım. Mecburen günün büyük bir bölümünü, törenlerin bitmesini bekleyerek geçirdim. Ana meydanda çömelerek derin düşüncelere daldım ve buranın huzurunu tattım. Bu yer tamamen boştu. Tiamata ve An arasındaki görüşmelerin çok olumlu geçtiğini biliyordum ve yaratıcı babam beni sabırla bekliyordu. Öğleden sonra uzaktan rahibelerin hareketlerini duymaya başladım bu da kutlamaların bitmek üzere olduğunu söylüyordu. Bu nedenle şehrin ana deposuna dığru yöneldim. Az bir süre sonra Mamitu ve Ninmah donmuş hücreleri taşımak için yanıma geldi. Ninmah gururla Tiamata’nın izni olduğunu söyledi. Sessiz duruyordum. Her ikisi de bunu zaten bildiğimi anlamışlardı. Ninmah, binanın girişinde durup beklememizi belirtti. Hücreleri seleksiyon etmek için yardımımıza ihtiyacı olmadığını söyleyerek….An olarak direkt olarak direktifleri vermişti. Bu beni şaşırttı ancak yaratanımın en yaptığını bildiğini düşündüm. Mamitu da şaşırmışa benziyordu bu açıklama karşısında ve An’a güvenmemiz gerektiğini kendisine söyledim. Uzunca bir süre beklerken Uras’ın rahibesini de yakından inceleme fırsatı buldum. Mamitu, ketum durarak sürekli ellerimi inceliyordu. Ninmah, ağır olan iki büyük kasayla çıktı. Değerli yüklemeyi kargo Gigirlahımıza yerleştirerek Uanna’ya doğru yola çıktık. Mamitu ve Ninmah yan yana oturdular ve hiç konuşmadılar. Uras’ın büyük rahibesi sakin bir dişiydi ve varlığı, ruhu coşkulu olan Ninmah’ı sakinleştirmeye yetmişti. Mamitu’nun iç bilgeliği her tür durumun üstesinden gelebilecek bir dişi olduğunu gösteriyordu. Ninmah’ın olduğu gibi güzel olduğunu söyleyemem ancak bakışındaki derinlik ve yüzündeki şefkatli ifade içimde iyiliği uyandırıyordu. Aslında evet, bu dişi, büyük bir güzelliğe sahipti. Yanında iyi hissediyordum ve bu duygu beni derinden sarsıyordu. Zaten Uanna’ya varır varmaz, An’ın için için huzursuzlandığını hissettim. Fiziği karşısında mı ya da yaydığı şey karşısında mı? Yaratıcımı tanıdığımdan ikincisi olduğunu söyleyebilirim. An, programda önemli bir değişiklik yapıldığını bize söyledi. Kraliçemiz ile görüşmesi esnasında, düşmanımızı şaşırtmak ve düşünceleri sakinleştirmek amacıyla, Anunnaların yapımının sistemimizin dışında olmasını önermişti. Bu cümle karşısında Mamitu ilk kez söz alarak yaratanımla konuşmaya başladı. “Saygın Usumgal, hangi düşmandan bahsediyorsun?” 
“Nindigir (rahibe)sana bunu açıklamaktan üzüntü duyuyorum ancak Sukkallar… Bu sözümona kardeşlerimiz, erkeklerimizin hastalığının sorumlusudurlar.” 
“Bu tamamen imkansız! Sukkallar uzun zamandan beri bizim sadık müttefiklerimizdir. Kanıtlarınız nedir? Bu…”
 Sözünü kesen An “Amasutum, sözlerinde dikkatli olmanı öneririm. Tiamate (güneş sistemi) ya da Uras’ta değilsin artık. Artık benim ve Sa’am’ın emirleri altındasın. Alagni’nin sana karşı büyük bir sabır gösterdiğinden dolayı mutlu olmalısın. Gina’abulların iyi niyetinden faydalanan ve güneşte keyif yapan birkaç yerlinin eresi (kraliçesi) değilsin. Bil ki Tigeme (tiamata) ile konuştum, eğer konuşmamızın detaylarının bir özetini istiyorsan git onunla görüş. Onun yanına gidecek her Amasutum için aynı hikayeyi anlatacağını sanmıyorum, zaman kaybı olur. Bunlardan bazılarının prestiji olsa bile…Şu an savaştayız Nindigir ve Gina’abulların da hizmetindesin.” 
An, bu tavırlarıyla bilinen kötü namını da doğrulamış oldu. Mamitu hiçbir şey söylemedi ve hiç kimsenin cesaret edemeyeceği kadar yaratan babamın gözlerinin içine baktı. Büyük bir ihtimalle hiçbir varlık bugüne kadar onunla böylesine konuşmamıştı. An, hiç bozulmadan o bakışın aynısını kendisine iade etti. Mamitu, Usumgalların güçlerine sahip değildi ve yaratanım ona çok ciddi bir ders verebilecekken, onları ayırmak için araya girip söz aldım. “Baba, en sonunda hepimiz toplandık. Zaman kaybetmeden işimize başlayalım.” An, Uras’ın planlamacısına bakmaya devam ederek bana cevap verdi “Tigeme senin ve Mamitu’nun Nanülkara’da kalıp erkek Kadistuların yapımına yani Nungalların yapımına başlamanızı istiyor. Ben de Ninmah ile beraber Ubsu’ukkinna sistemindeki Mulmul’e  (pileiades) gidip Anunnaları yaratacağız. O bölgenin sahibi Ansar ve Kisar da bize eşilk edecekler. Lahmu ve Lahamu burada kalacaklar. Bildiğiniz gibi bu iş gizli kalmalı. İşler ilerledikçe ara ara temasta bulunuruz.” “Peki baba. Ancak birkaç Siensiar bulmamız gerekiyor.” Yaratıcımda bir kzgınlık hissettim. Mamitu bana dönerek konuştu “hayır Sa’am, yaratıcının zor elde etmiş olduğu şeyi bize vereceğini sanmıyoruz. Bildiğim kadarıyla Ubsu’ukkina sistemindeki Mulmul’un çok az suni matris sahibi olduğunu düşünüyorum. Biz Amasutumlar, iyi niyetimizin bir göstergesi ve yapmış olduğumuz işteki güveni belirtmek için Siensiarları ona bırakıyoruz. Gina’abulların barışı için kullanacağını tahmin ediyorum.” Mamitu’nun niyeti karşısında An, onu kutsamak zorunda kaldı. Teşekkür etmek niyetiyle eğildi ama bunu zoraki yaptığını hissettim. Mamitu Ninmah’a hoşça kal dedi ve kargo Gigirlahımıza gittik. Amasutum iki pilot, An ve Ninmah’ın ihtiyacı olan hücreleri onlara götürdü, sonrasında da aracımız kalkarak Nanülkara’ya yönlendi. Böylece yaratıcım ve Ninmah’ı kaderin ellerine bırakmış olduk. Gezegenimize doğru seyahat ederken An bana Kinsag tekniğiyle (telepati) bir mesaj gönderdi. Mamitu’yu yakından kontrol etmemi ve mümkün mertebe Kadistularla çok az temasta olması emrediyordu.

(Not: Ubsu’ukkinna, yıldız sisteminde Pileadlardaki Maya yıldızı olarak geçmektedir. Bu sistemde 12 gezegen mevcuttur. Ubsu’ukkinna terimi genellikle uzmanlar tarafından konsey olarak veya tanrısal toplantı yeri olarak tercüme edilmektedir. Ancak gerçek anlamı bölündüğü zaman daha iyi anlaşılır. Ub , evrenin bir bölümü, Su güçikuvvet, Unkin topluluk, Na ise istasyon veya insan. Bizi ilgilendiren bağlamda bu terimin tanımı Ub-Su-Unkin-Na yani evrenin güçlü bölümü, topluluğun istasyonu… Dünyasal bir ortamda da Ub-Su-Unkin-Na, şöyle tanımlanabilir; gücün yeri, insan toplulukları. Mezopotamyanın her büyük şehrinde bir Ubsu’ukkinna mevcuttu. İnsan işleri konusunda çalışırken oraya Tanrısal bir imaj verirlerdi. Sümerlilerin astral Ubsu’unkinna’sı içine Duku’yu almaktaydı ve onlar için aziz tepe, Tanrıların bulunduğu yer olarak belirtiliyordu. Arizona’daki Hopiler Ubsu’ukkinna’yı Toonaotakha diye anarlar bunun tercümesi de gezegenlerin konfederasyonudur. Burası 12 gezegenli yıldız takımının olduğu Kachinaların yaşadığı yer, yani Hopilerin geleneklerin spiritüel rehberlerin olduğu yerdir. Toonaotakha yıldız sistemi Pileadlarda yer almaktadır ve Hopiler onlara yedi kızkardeş ismini vermektedirler. Enteresan olan, toonaotakha’nın kökü Hopi Kızılderililerinde Tounou, bu da bir gruba mensup olmak o kök de toonam’dan türetilmiştir. Bu da kabile konseyidir. Bir kez daha görüyoruz ki, her şey tam yerine oturuyor. )


An bana rahibelerin beni domine etmesine asla izin vermememi öğütledi çünkü onlar Gissu (gölge)’nun temsilcileri ve yapacağımız iş için bir tehlike oluşturmaktadırlar. Yaratıcım onlara kesinlikle güvenmiyordu ama ben bu duygunun altında daha derin bir şeyin yattığını seziyor fakat ne olduğunu anlayamıyordum. An o ana kadar yapmış olduğum her şey için beni tebrik etti ve Usumgallara karşı hassas bir pozisyon alırsam doğru bir karar verebileceğimi ifade etti. Aslında potansiyel bir risk karşısında beni uyarma ihtiyacı duymuştu. Çünkü eğer planı önceden ortaya çıkarsa, tehlikeyle ilk benim yüz yüze kalacağımı biliyordu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder