Anton Parks

Anton Parks
İlk resimdeki Sa'am, Enki'dir. Kaynaklara ulaşmak için Anton Parks'ın websitesini resmi tıklayarak ziyaret edin.

26 Şubat 2015 Perşembe

7.BÖLÜM

 ANUNNALAR VE NUNGALLAR’IN YARATIMI

Kısım 1

Orkhun eski Türk geleneklerine göre Umay Umay Tanrıçası en güçlü Tanrıçaydı. Bu Tanrıça çoğu zaman beşiklerin anasına benzetilir. Rolü de kız ve erkek kardeşleri çoğaltmaktı. İsminin anlamı matris. Bu eski Türk runik yazılarından çıkan bir efsane.

( Bir kez daha Sümer dili bize bu insan türünün üreticisi olan Ana Tanrıçanın gerçek manasını verecek. Um-A-İ tohum sıvısına hakim olan ebeler veya Ma-İ yerleştiren ve büyüten kişi.)

GİRKU-TİLA-NUDİMMUD/ MİM-ME-DİLİ

Mamitu An’la yaptığı görüşmeden rahatsız olmuştu ve onunla olan ilişkim hala çekingendi. Yaratıcı babamın ona benim hizmetimde olduğunu söylemesi onu biraz kızdırmıştı. Ancak itaat etmek zorundaydı çünkü bir Amasutum, bir Usumgal’ın emirlerine karşı çıkamazdı. Bana gelince, kraliçemizin isteği doğrultusunda Mamitu bana destek verecek olsa bile Nungalların yapımını başlatacağımız yer konusunda planlamacının emirlerine boyun eğmek zorundaydım. Ayrıca onun emri ile Siensiar tedarik edebilirdik. Bir tek rahibeler, bu meşhur matrislere sahip olabiliyorlardı ve Kadistuların konfederasyonunda yer almaları da bu nedendendi. Bizim dilimizde (erkeklerin dilinde) Siensiar kelimesi birçok ruhani lideri düzenle bir araya getiren demekti. Yani Siensiar suni matrisleri ifade ediyordu ve onunla da dişiler canlı varlıkları klonluyordu. Bunu da Ginabulların adına, yeni topraklara hükmetmek ve oraları kolonize etmek için kullanıyorlardı. Mamitu işleri en iyi şekilde organize etti. Büyük rahibelere bize gezegendeki müsait olan tüm Sİensiarları bulup getirme emrini verdi. Seçilen rahibeler iyi niyetle ve gizlice yapılan planımıza riayet etmeleri bana fazla yapmacık gelmişti. Fakat zaman geçtikçe bu değerli Siensiarlar gezegenimizin dört bir köşesinden, hatta yıldız sistemimizin ücra yerlerinden dahi gelmeye başladı. Rahibeler 342 tane bulmayı başarmıştı. Aslında çok az kalmıştı çünkü An, Amasutumlar tarafından nazikçe bağışlanan 1200 tane Siensiarla çekip gitmişti. Dişilerimiz hiçbir zaman çok Siensiar sahibi olmamışlardı. Onlar sonsuz hayata sahip oldukları için dişi Alagnilerin (klon) üretimi nadiren yapılmıştı. Bazı durumlarda ve ancak ihtiyaçları olduğunda üretiyorlardı. Pratik nedenlerden dolayı Mamitu, dondurulmuş hücrelerin stoğunu yakınımızda olmasına karar verdi. Bu sebeple tüm Siensiarlar Ankida’daki bir depoda stoklandı. Erkek planlamacıları yaratacağımız yer. İşimize başlamadan önce son bir kez yeri inceliyordum ki şaşkınlıkla gördüm ki birçok matrisimiz kullanım dışıydı. Bu Siensiarların bazıları fi tarihinden kalma, bilgilerine sahip olmadığım çok eski modellerdi. Biraz zaman kazanmak amacıyla tanıdığım makinaları çalıştırdım. 342 örneğin içinde 83’ü çalışmadı veya problemler çıkarttı. Görevimizi yerine getirme konusunda tereddütlerim oluşmuştu. Yoğun bir iş gününden sonra Ankida’nın merkezinde bana ayırmış oldukları daireye yönelirken Lahmu ve Lahamu ile bir gün önce yaptığım konuşmaları düşündüm. Her ikisi de bana gelerek hastalık bulaşmış Eusutumların hayatlarına son vermeyi amaçladıklarını söylemişlerdi. Gelecekteki Annunnalara yer açmak gerekiyordu. Çünkü mantıken yenilerin amacı Nanülkara’nın Abzusunda yaşamaktı. Yani kral ve kraliçemizin gözündeki resmi versiyon buydu. Ama ben olayların çok daha farklı boyutlara varacağını hissediyordum. Tam tersine bu yoğun günün sonunda rahatlamıştım çünkü antik matrislerin nasıl çalıştığını anlamıştım. Geç olmaya başlamıştı, yakında gün doğacaktı. Kısa bir süre için uyumuşum. Çünkü bizim zamanımıza göre tam 4 günümüz boyunca gözümü kırpmamıştım. Ertesi gün, beklenen gün gelmişt. Sabahtan mamitu ve ben kullanacağımız farklı hücreleri titizlikle seçmeye başladık. Seçim esnasında Mamitu büyük bir şaşkınlıkla pek çok hücrenin eksik olduğunu söyledi. Çıkışların yapıldığı kayıt defterini inceledi. Aslında her şey normal olarak kayıt altındaydı sadece Ninmah’ın almış olduğu hücrelerdi eksik olanlar. Mamitu ile aynı anda birbirimize baktık. Aklımızda şüphe vardı. Irkımızın genetik mirasından tam 4/1’i uçmuştu. Mamitu, bu konunun acilen kraliçeye bildirilmesi gerektiğini söyledi. Konu orada kapandı. Seçimlerimizden bir kısmı ile beraber depoya yöneldik. Mamitu, en iyi örneklerin çıkabilmesi için genler üzerinden bir program düzenlemek istediğini belirtti. Her ikimizde bu tür konularda uzmandık ve bu yöntemle de bize büyük bir güvenç sağlayacak Nungalları garanti ediyordu. Ancak zamanımız kısıtlıydı çünkü beynimde her an bu üretimin yasaklanacağı ve programın durdurulacağı fikri geziniyordu.
Kan uyumu konusu diğer bir önemli konuydu. Yaratıcım buna çok önem veriyordu, çünkü bu özel kanın asil bir seri kandan oluşması gerekiyordu. An’a ihanet etmemek amacıyla Uras’ın planlamacısına bunu söyleyemedim. Maksimum zaman kazanmak için çok hızlı bir şekilde görevi yerine getirmemiz gerekiyordu. Bu nedenle, hassas ve uzun programlama şeklini bırakıp varolan hücrelerden hareket edecektim. Irkımızın genetik mirasından seçilecek olan birçok hücrenin içinden bizi mutlu edecek olanları bulacağımızdan emindim. Mamitu kararımı anlayamadı. İnadımı anlamaya çalıştı ama çaresizdi. Ayrıca programlanmamış olan hücrelerden hareket etmenin dışında, üretime deneme yapmadan önce başlanmasını sorumsuzluk olarak görüyordu. Ödün vermeden, bana güvenmesini söyledim. Pek çok tartışmadan sonra seçimimiz, erişkin bir Eusutum’un hücrelerinde karar kılındı. Çok iyi bir profile sahipti ve bu da genetik malzemesini alarak Nungalları klonlamamızı teşvik etti. Onunla ilgili bilgilerde, Eusutumların yapımı döneminde Abzu Abba tarafından ortaya konan iyileştirilmiş bir prototip olduğu yer alıyordu. Bundan daha iyisi olamazdı. Sonuçlanmamış bir seri örneği, terk edilmiş bir projeydi. Bir erkek, ki zamanına göre doku yenilenmesine uygunluğu nedeniyle çok karmaşık bulunmuş bir erkek türüydü. Erkek çiftçilerin görevlendirildiği basit işler için çok fazla iyi ve uzun hayat ömrü olan bir tür. Almış olduğumuz bilgilere göre hücre örneği alındığında sağlığı çok yerindeymiş. Devre dışı bırakılmadan önce üç Ud (gün) yaşadığını okudum. Mamitu, program yapamadığını ve kendisinin yaratamadığından alınıp kırılmıştı. Bunun için uzaklardan getirilmişti. Etik değerleri derinden etkilenmişti. Ona isteksizce önermiş olduğum sadece basit bir kopyalamaydı. Neticede örnekten somatik (üretken olmayan) hücre aldık. Olgun hücreyi izole ettikten sonra kabuğunu çıkartarak onun çekirdeğini, çekirdeği çıkarılmış bir yumurtayla birleştirdik. Klonlanacak olan Eusutum’un kalıtsal bilgilerini kapsayan çekirdekle, yeni zarla karışımı elektrik akımıyla yapıldı. Sonra, yeniden yapılanmış olan bu yeni yumurta, hızlı bir şekilde sonsuza kadar çoğalması için zaman hızlandırıcı kristal tankın içine yerleştirildi. Çoğalma gerçekleştikten sonra birbirleriyle çok düzgünce klonlanmış olan pek çok yumurtaya sahip olduk. Hepsi aynı genleri taşıyordu. Yani verici olan Eusutum’un genlerindeki genetik bilgiyi de almış olduk. Kuartz tankından yumurtaları alarak birer birer Siensiar’lara yerleştirdik.

(Not: Kuartz, günlük hayatta kullandığımız elektromanyetik özelliklere sahiptir. Homojen bir şekilde düzenlenmiş atomlardan oluşur. Bu da düzenli bir frekansla titreştiğini ve elektromanyetik dalga alıcısı ve vericisi olarak çok iyi çalışır. Güçlü ve saf bu kristal doğal enerji yayar. Kendi içinde bilgiyi kaydetme, değiştirme ,çoğaltma ve verme özelliklerini taşır. Mikrodevrenin içine yerleştirilen küçük bir kuvartz kristali elektrik sinyalini çoğaltır. Kuvartz mikrofonlarda ve tüm görsel, işitsel cihazlarda kullanılmaktadır. Bu kristal, elektronik çiple birleştirildiğinde, bilgisayarınızın hafızasındaki bilgileri stoklamada kullanılır. Elektrik enerjiye elektromanyetik dalgaya dönüştürür ve bu nedenle iletişimle bağlantılı olan bütün bilimlerde kullanılır. Ginabullar ve özellikle amasutumlar tıpta kuvartzı sıklıkla kullanırlardı. Klonlama işlerinde de… İyi bir klonlamanın anahtarı bu kristaldir.)

Bu uyguladığımız yöntem, tüm klonlama türlerinin içinde en ilkeliydi çünkü tarafımızdan gerçekleşmiş hiçbir programlamaya tabi tutulmamıştı. Tüm Nungallar, aynı babadan gelecekti. Verici Eusutum’un saf yansımaları olacaklardı. Ancak ihtiyaçları ve çevrelerine göre farklı şekillerde gelişeceklerdi. Bir tek orijin bilgileri, fizikleri ve kanları aynı olacaktı. O anda yaratıcımı düşündüm ve Anunnaları yaratmak için daha farklı hareket edeceğini bildim. Gelecekteki çoğaltmaya bir iz olarak kullanılacak hücresel çekirdeğin içindeki genlerde pek çok programlama yapacaktı. Beni yaratmak için de bu yöntemleri uygulamıştı büyük ihtimalle An. Genler, bir canlının çeşitli görevlerini kontrol ederler. Bu tür operasyonlarda amaç hangi genleri saklayıp hangilerini değiştirmek veya iptal etmek gerektiğini de bilmek lazım. Bu oldukça karmaşık bir işti ve An o bilgiye sahipti. Bana da bunu geçirmişti. Fakat o dönemde henüz bu pratiğe sahip değildi. Yaratıcım savaşçılar yapmak istiyordu. Körü körüne itaat eden savaş makinaları. Gerçek genetik köleler…Peki niye o kadar hücre almıştı? Askerlerin yapımı, genetik malzemeyi bu kadar harcamayı gerektirmiyordu. Belli bir malzeme türünün seçimi yapıldıktan sonra birkaç deneme yapılır ve sonra tek bir hücre yeterli oluyordu. Tamamen teknik olarak Anunnaların yaratımı, Nungalların yaratımından çok daha heyecan verici olacağı kesindi. Yapmış olduklarımızdan Mamitu’nun öğreneceği bir şey yoktu. Uras’taki önemli görevi ve Kadistularla olan ilişkileri, ona çok daha karmaşık olan çeşitli gen türlerini birleştirip manipüle etmesini öğretmişti.  Mamitu, bu göreve eşlik etmekte gurur verici bir yan bulmakta kendini zorluyordu. Düşüncelerini okuduğumda, bunu açıkça görebilmiştim. Aynı zamanda Uras’a yeniden dönmek için acele ediyordu. Mavi ve yeşil gezegene... Çünkü gerçek evi oradaydı. Meşhur Namlu’uların yanında…Bizim evrenimizin bilgisinin canlı bekçileri. Mamitu değerli varlıktı. Çünkü yapmış olduğu çeşitli şeylerle övünmüyordu. Az konuşuyordu, ketumdu. Tüm kalbimle onun bu dileğinin gerçekleşmesini istiyordum. 259 Siensiar harekete geçerek odada uğultu çıkarmaya başladığında coşkumuz tavan yapmıştı. Süreç boyunca çeşitli Alagnilerin gelişimini kontrol etmemiz gerekmişti. Birkaç rahibeden yardım almıştık, çünkü aynı zamanda bu kadar matrisi denetleyemiyorduk. Çok dikkatli olmamız lazımdı. Vücutlar çok hızlı gelişiyordu ve en ufak bir hata gelişmekte olan varlıklara zarar verebilirdi.

(18. hanedandan 3.tutmosis mezarlığında, Anduat Mısır cenaze metinlerinden gelen bir resim. Tanrıya tapan olarak bilinen bir rahibe, üç suni matrise göz kulak oluyor. Onların içinde de resimleri andıran vücutlar mevcut. Her matrisin üst kısmında sperma tarafından döllenmiş bir yumurta görülmekte. Metin şöyle belirtiyor; et mutlu oluyor ve çoğalıyor. Kafa, çeşitli vücut parçaları toplandıktan sonra konuşmaya başlıyor. Duat’ın gizli resimleri. “karınları üzerinde olanlar” reptiller onları koruyor. Ra’ya (ışık) gelince karanlıkları aydınlatıyor. Kafa, Tanrıyı simgeliyor. Tanrıyı seven, onu çağırdıktan sonra konuşmaya başlıyor.)

         Üç buçuk dannadan (saat) sonra (dünya saati ile yedi saat), iki antik Siensiar deponun dibinde büyük bir gürültü çıkararak patladı. Yaratımın bu safhasında vücutlar, fetüs aşamasını çoktan geçmişlerdi ve bütün organlar oluşmuştu. Bu durum, bulunan rahibeleri etkilemedi. Klonlama hataları günlük bir rutindi. Alagnilerden biri hala canlıydı ve düzensiz bir şekilde nefes alıyordu. Donuk bir biçimde ona baktım. Amasutumlar ısrarcı bir bakışla bana baktılar. Zavallı için bir şey yapmadığımı gördüklerinden bir tanesi cesaretini toplayıp iki zirzi sayesinde kurtarıcı akımı ona gönderdiler. Mamitu bulunduğumuz yere geldiğinde rahibeler bana tiksintiyle bakıyorlardı. Uras’ın planlamacısı durumu hemen anladı ve sırtımda soğuk terler oluşturacak bir bakış fırlattı. Sanki büyük bir hata yapmış olan çocuk gibiydim. O anda ilk defa anladım ki Amasutumlar büyük bir hassasiyete sahipler. Mamitu bana ironik bir sesle seslendi “seni abartmışız Am (efendi) Az kalsın An’ın bebesi olduğunu unutacaktım. Ancak bir Alagninin doğasına karşı gelmesini bekleyebilir miyiz?” Cevap verebilirdim ancak sustum, çünkü haklıydı. Tüm beklentilere karşı bu cümleler beni şaşırtmadı ve Mamitu bunu fark etti. Beni asıl şaşkınlığa uğratan, hatamı kabul ettiğimi görmem oldu. Halbuki An, böyle bir şeyi asla kabullenmezdi. Birkaç cümleyle Mamitu beni büyük bir yükten kurtarmıştı ve bana yaratıcımdan çok daha farklı bir şekilde olayları gözlemleyebileceğimi farkına varmadan öğretmişti. Yaratılışım gerçek bir enigmaydı. Nasıl An’ın bir çifti olarak kabul edilebilirdim? Hâlbuki kendine öz bir kimliğe sahiptim. Bir Eusutum’un boyu kadar yapmıştı beni, ancak hikâyesinin büyük bir bölümünü taşımaktaydım. Böyle yaratmakla ne dümenler çeviriyordu acaba? Bu var olma sorularını kendime tekrar sorarken çeşitli suni matrislere bakıyordum ve Nungallara nasıl zehirli bir miras bırakabileceğimizi düşünmeden de edemiyordum. Bende olduğu gibi bir programdan faydalanacaklardı ancak bazı bölümlerinin detaylarına vakıf değildim. Verici Eusutum’un hücrelerinde hiçbir iz kalmamış ve mutasyona uğramış birçok prototipten geldiği yazıyordu. Örneği aldığımızda biliyorduk ki verici çok iyi bir sağlığa ve iyi bir mantığa sahipti. Fakat kısa ömrüne bakarsak psişik detaylar hakkında hiçbir veriye sahip değildik. Klonlama her zaman bu tarz risklere açık olmuştur. Hele ki eski zamanlarda yaşamış ve tamamen bilinmeyen hücreler kullanılıyorsa… Yaratımımdan beri kafamda dönen kendimle ilgili tüm bu sorular, kapasitelerimin sonuna kadar kullanılmasında ve görevimi düzgünce yerine getirmeme engel oluyordu. Mamitu’Nun bu sözü bir elektroşok yaratmıştı ve kaderime beni sahip çıkmaya zorlanıyordum. Artık yaratıcı babamdan farklı olduğumu biliyordum. Ruhuma işkence etmekten vazgeçip kendimi olduğum gibi kabullenmeye karar verdim. Neden bilmiyorum ama Amasutumlar bana güven veriyordu. Öyle bir güven ki An’ın bana vermiş olduğu garip sağduyu sayesinde Mamitu ve rahibeleri bir daha hayal kırıklığına uğratmama isteğini içimde uyandırdı.  Tam 14 dannadan beri (28 saat) Nungalların yapımına başlamıştım. Vücutlar tamamen oluşmuştu ve yeni varlıkları Siensiarlardan çıkarıyorduk. Fakat onları karşılamak için yeterince kalabalık değildik. Bize destek vermek için aceleyle Amasutumlar seçildi. Klonlama operasyonunun bittiğini duyuran sinyal geldiğinde İllu (amniyotik) sıvılarını bıraktılar ve teker teker açıldılar. Birkaç gün önce matrisimden çıktığım gibi Nungallar da zorluk çektiler. Bazıları henüz dengelerini bulamadıklarından hemen ayağa kalkamadılar. Durumun bilançosunu yapmak için yaratım odasına hızlıca geçtim. 250 Nungal içinde 34’ü tamamlanmamıştı. 20 Örneğin çeşitli organları bitmemişti, bacak veya kol gibi. Ancak kaderleri hakkında hiç huzursuzluk duymadım çünkü Nungallar, Amasutumlar gibi doku yenilenmesine sahiplerdi. Sadece daha sonra hatalı bölümlerinin bir kısmını kesmemiz gerekiyordu ki yeni bir organı kendilerinde oluşturabilsinler. Bu, ancak vücudun ilgili kısmı çok bozulmuş değilse yapılabiliyordu. Rahibeler yeni erkeklerle karşılaşacakları fikriyle çok heyecanlılardı. Diktikleri yeni kıyafetleri şefkatle onlara verdiler. Erkeklik organlarını gizlice seyrettiklerini fark ettiğimde şaşırmadım. Talimatımla Mamitu onları sakinleştirdi. Eserimiz henüz bitmemişti ve bu operasyonu birkaç kez daha yinelememiz gerekiyordu. Yeterince Nungalımız yoktu ve yaratıcımın 1200 Siensiarını yan yana uzanmış kullanılmaya hazır olarak düşünmek beni heyecanlandırıyordu. Kinsag sayesinde (Telepatik olarak) An’la iletişime geçmeye çalıştım ama hiç cevap gelmedi. Büyük ihtimalle kapasiteme göre çok uzaktaydı. Ancak Mulmul’dan (pleiades) almış olduğum birkaç görüntü çok netti. Biliyordum ki yaratıcım Anunnaların yaratımına başlamıştı. Matrislerinin çokluğu sayesinde bizden 4-5 kat daha hızlı çalışıyordu. 223 Nungalımız, asil planlama işine uyumlanmak için Unulahgal’ın merkezine yönlendirildiler. Mamitu ve ben görevimize devam etmeden önce birkaç danna için dinlenmeye çekildik. Benden ayrılmadan önce Uras’ın planlamacısı onda bilmediğim bir ses tonu kullanarak benimle konuştu.
“Bilmiyorum niye Nungalları bu şekilde yaratma konusunda inat ettin ama neticesi şaşırtıcı oldu. Sa’am çok şanslısın. Uzun süre bunun sende sürmesi için dua edeceğim.”
“Bu sözler için teşekkür ediyorum. Bana gösterdiğin güven için onur duydum.”
“Umarım devam eder.”
Başımla onu selamladıktan sonra, bu güzel sözler üzerine birbirimizden ayrıldık. Mamitu, bir şeylerin hazırlandığını tahmin ediyordu ancak Tiamata ile görüşmeye gitmedi. Bana öyle körü körüne güveniyordu ki, bunun ileride kaybolmayacağını umut ediyordum.
Hak edilmiş bir dinlenmeden sonra Mamitu ve ben diğer Nungalların klonlamasına devam ettik. İlk seferde olduğu gibi aynı yöntemi uyguladık ve 3 bölüm halinde tekrarladıktan sonra 740 yeni örneğimiz oldu. Toplam aynı model üzerine basılmış olan 965 tane Alagni…(klon)

(Kodeks, gravürün detayı. Aynı sahne kodeks vaticanus b58’de de bulunmaktadır. Hiçbir Etnolojik ve arkeolojik bulgu bize Amerikan yerlilerinin yamyamlık uyguladığını ispatlamamıştır. Örnek olarak İspanyol fetihi esnasında hapishanelerde tutuklanıp birikmiş binlerce kızılderiliyi gösterebiliriz. Hepsi açlıktan öldü. O nedenle yukarıdaki sahne, suni bir matristen çıkan humanoidi sahnelediğini gösterir. Eski kutsal dönemlerde suni matrisleri çok açık bir şekilde anlatan pek çok resmi 2.kitapta sizlere tanıtacağız.)

          Dördüncü seriye tam başlamıştık ki bir rahibe, korkutucu bir mesajla geldi. Abzu Abba, kralımız, kraliçeye beklenmedik bir ziyarette bulunmuştu. Odanın girişinde bulunan rahibe her şeyi duymuştu ve Mamitu’ya duyduklarını aktarmayı bir görev saymıştı. Ona göre bu mesaj çok önemliydi. Beni planlamacının yanında görünce bu mesajı sadece büyük Mamituya iletebileceğini belirtti. Mamitu bana baktıktan sonra mesajı benim yanımda da söyleyebileceği emrini verdi. Korktuğum gerçekleşmişti. Abzu Abba kendinden geçmişti, iki çocuğu Lahmu ve Lahamu hasta Eusutumları yok etmeye başlamışlardı. Kralımız An ile temasa geçmeye çalıştı ancak Duku ile iletişim kuramadı. İki günden beri gezegenimizle, An’ın görevini gerçekleştirdiği koloni arasında iletişim tamamen kesikti. Kralımız yaratıcıma ve planına kesinlikle güvenmediğini ilan etmişti. Tiamata’ya müdahale etmesini söylemiş ve o bölgede bulunan Amasutumlarla temasa geçerek yeni varlıkların yaratımını iptal etmeleri için emir vermişti. Rahibenin sözlerine göre Tiamata düşmanı hakkında yanıldığını ve Anunnalarla Nungalların yapımını durdurmanın mümkün olmadığını söylemişti. Krala Sakinleşmesini önermiş, yoksa yeni varlıkların üretimi bitene kadar onu kapatmak zorunda kalacağını ayrıca Tiamata eğer An, Duku ile gezegenimiz arasındaki tüm temasların durmasını düşmanların onun izini sürmemesi için bunun bir tedbir olduğunu söylemiş. Rahibe hangi düşmandan bahsedildiğini anlamamıştı çünkü uzun zamandır hiçbir düşmanları yoktu. Mamitu bana huzursuz bir şekilde baktı. Onu rahatlatarak bensiz yapıma devam etmesini söyledim. Yeni bir görev beni bekliyordu. Bu sefer kendi inisiyatifimden gelen bir görev. O da, kralla görüşerek onu mantığa doğru yönlendirmekti.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder